Ziyaret Planı

Bir ziyaret planınız mı var? lütfen mail veya telefon ile iletişime geçiniz

0 532 062 02 71

ttoygun@yahoo.com

Neden Psikoterapi?

5 yıl ago · · Neden Psikoterapi? için yorumlar kapalı

Neden Psikoterapi?

Hayatı daha mutlu ve daha güzel yaşamak için
Merak ettiklerimin cevaplarını bulmak için
Kendimi anlamak için
Kendi ihtiyaçlarımı bilmek ve karşılayabilmek için
Kendim olmak için
Kendimi sevmek için
Kendime güvenmek için
Özgür hissetmek için
Yaşam karşısında daha esnek olmak için
İstediğim ilişkileri kurabilmek için
İstediğim ilişkileri devam ettirebilmek için
Hayatı olduğu gibi kabullenebilmek için
Rahat nefes almak için
Hayal kırıklıklarımı, üzüntülerimi ve yaslarımı yaşayabilmek için
Korkularımı kabullenmek için
Sevinç ve coşkularımı yaşayabilmek için
Yapabildiklerimi görmek için
Paylaşabilmek için
Kendimi bütünlüklü bir şekilde algılamak ve yaşamak için
Kendime ve kimseye zarar vermeden öfkemi yaşayabilmek ve giderebilmek için
Kimsenin sınırlarımdan geçmesine izin vermeden, kimsenin sınırlarına geçmeden yaşamak için
Gerçek ilişkiler kurabilmek ve sürdürebilmek için
Hayatı o gerçek haliyle deneyimleyebilmek için

Bu hayat daha mutlu ve güzel yaşanabilir.
Kendimizi ne kadar merak ediyoruz?
Başkalarını değiştiremeyiz, ama kendimizi değiştirebiliriz.
Başkalarının bizi anlamasını beklemektense kendimiz kendimizi anlayabiliriz.
Mutlu olabiliriz.

Panik Atak

5 yıl ago · · Panik Atak için yorumlar kapalı

Panik Atak

Panik atak aniden gelişen korkunç bir şey olacağı hissinin yanında fiziksel belirtilerle de kendini gösteren, her zaman belirli bir durumla ilişkilendiremeyebileceğimiz bir rahatsızlıktır.
Panik atağı ciddi bir tehlike ve korku anında yaşanan bir duruma benzetebiliriz, ancak panik atakta dışarıda gerçek bir tehdit yoktur. Panik yaşayan kişi öleceği endişesiyle daha fazla endişeye kapılır.
Korkunç bir tehlike endişesine şu fiziksel belirtiler eşlik edebilir;

-Kalp çarpıntısı,
-Mide bulantısı,
-Midenin altüst olması,
-Göğüs ağrısı,
-Boğulma hissi,
-Nefes alamama,
-Baş dönmesi,
-Sersemlik,
-Bayılma hissi,
-Terleme,
-Ürperme,
-Sıcak basması,
-Uyuşma ya da karıncalanma,
-Titreme.

Panik atak sırasında gösterilen tepkiler panik atağın kendisi kadar önem taşır.
Genel tanımların yanı sıra o kişiyi tanımak, hayatıyla ilgili bilgiler edinmek ve kişiye özel bir yol izlemek önemlidir.

Öfke

5 yıl ago · · Öfke için yorumlar kapalı

Öfke

Neden Öfkeleniyoruz?

Kendimizi korumak adına bir öfke mi?
Engellenmişlikler karşısında ortaya çıkan bir öfke mi?
Çaresizlik karşısında kullanılan bir yöntem mi?
Bir işgal karşısında ortaya çıkan bir öfke mi?
Kendiliğinden ortaya çıkan bir öfke mi?
Sosyal öğrenmelerle devam ettirilen bir davranış kalıbı olarak bir öfke mi?
Değersizlik duygusuna karşı geliştirilen bir savunma mı?
Başka bir duyguyu gizlemek adına bir örtü mü?
Hayal kırıklıkları sonucu ortaya çıkan bir öfke mi?
Başkalarını ve hayatı kontrol etmek için bir öfke mi?
Anlaşılmamanın yarattığı bir çaresizlik mi?

Bunlar gibi birçok farklı faktör öfkeye kapılmamıza neden olabilir.

Bu Öfke Hayatımızı Ne Denli Etkiliyor?

Hayatımızın hangi kısımlarını kapsıyor?
Kendimizle olan ilişkimiz?
Aile ilişkileri?
Arkadaşlık ilişkileri?
Karşı cinsle olan ilişkilerimiz?
Çocuklarımızla olan ilişkilerimiz?
Sosyal yaşamımız?
İş yaşamımız?
Üretkenliğimiz?
Günlük hayatımız?
Psikolojik ve fiziksel sağlımız?

 

Öfkemiz Giderilebilir!

Öfke doğal ve ana duygularımızdan biridir. Fonda bu bakış açısının olduğu bir ortam içinde, öfkemizi yaratan sebepleri gün ışığına çıkardıkça, öfkemize harcanan enerjimizi de hayat coşkumuza ekleyerek, öfkemizin yarattığı engellerden kurtulmuş, daha esnek, daha rahat ve daha istediğimiz gibi bir hayatı yaşama şansına sahip oluruz.

Obsesif Kompulsif Kişilik Bozukluğu

5 yıl ago · · Obsesif Kompulsif Kişilik Bozukluğu için yorumlar kapalı

Obsesif Kompulsif Kişilik Bozukluğu

Obsesif kompulsif kişilik bozukluğu erken erişkinlikte başlayan ve değişik bağlamlarda ortaya çıkan; esnekliği azaltıp, verimi düşüren düzenlilik, eksiksizlik düşünceleriyle kuşatılmış hayatı ve ilişkileri kontrol altında tutma çabaları olarak göze çarpar.

Obsesif kompulsif kişilik bozukluğuna sahip kişiler işlerine bağlılıklarıyla iş yaşamlarında çok başarılı olabilirler. Ancak birlikte yaşadıkları insanları sıkıntıya soktukları için genelde terapi almaları konusunda ikna edilmeye çalışılırlar.

Erken yetişkinlikle beraber görülmeye başlayan ve süreklilik gösteren katı ve kusursuz olma davranış tutumu, bazen kişiyi o denli etkisi altına alır ki, kendi belirlediği standartlara bir türlü ulaşamadığı için işini bitiremez. Standartları yüzünden yapılan etkinliğin asıl amacını gözden kaçırarak, düzenlilik, katılık ve kusursuzluk içinde boğulur. Başka insanların aynı işi kendi titizliğiyle yapamayacaklarına inanmış olsa da, insanları kendisi gibi yapmaları konusunda inatçı bir şekilde zorlar. Sosyal zaman geçirme ve dinlenme ihtiyacına aldırış etmeden kendilerini bir işe adamak da yine obsesif kompulsif kişilik bozukluğunun özelliğidir.

Narsisistik Kişilik Bozukluğu

5 yıl ago · · Narsisistik Kişilik Bozukluğu için yorumlar kapalı

Narsisistik Kişilik Bozukluğu

Hem ne istediğini -para, güç, güzellik, beceri vb.- bilme hem de ona nasıl sahip olabileceğini bilme duygusuyla donatılmış güçlü bir kişilik sergiler. İşler yolunda gitmediğinde kendini öfkeli ve güvensiz hissedebilir. Ancak bu kişiler genelde kendilerini depresif hissetmezler.

Eşsiz ve mükemmel oluşunu kanıtlamak ve böylelikle çevresindekilerin övgüsünü almak temel motivasyonudur. Narsisist kişi dışarıdan bakıldığında gerçekliğe uygun bir motivasyon geliştirmiş gibi görünür. Ancak normal insanlar kendileri için değer verirken, narsisist kişi çevresindeki diğer insanların hayranlığını toplamak için yapar. Bu motivasyonla sürekli hareket halindedir, sürekli olarak işleri ve projeleri vardır. Çevreden bu talepleri karşılanmadığında öfke ve güvensizlik duyguları açığa çıkabilir.

Narsisist kişi mükemmel ve özel oluşuna dair kati inanç içinde, sorunların, problemlerin kendisinden, kendilik algısının hatalı oluşundan hiç şüphelenmeden tüm dünya ve insanları yanılgı içinde görür ve problemleri inkâr eder. Eşi tarafından terkedilen narsisist depresyona girmez, öfkelenir. Depresyon bir zayıflık belirtisiyken öfke haklılığını gösterir, zayıflık değil güçlülük temsilidir.

Kişilik Bozukluğu

5 yıl ago · · Kişilik Bozukluğu için yorumlar kapalı

Kişilik Bozukluğu

Kişilik bozukluğunun tam geçerli bir tanımını yapmak güçtür. Ancak psikozlar, nevrozlar ve organik ruhsal bozuklukların dışında kalır. Her toplumda sık görülür ve bu kişilerde uzun süreli uyum bozuklukları mevcuttur (Öztürk, 1988).

 

Kişilik bozukluklarında görülen ortak özellikler şunlardır:

-Davranışların kişilikte yer etmiş olması ve esneklikten yoksun olması,

-Yaşadığı kültüre karşı uyumsuz olması,

-Çocukluktan beri devam eden problemler olması,

-Kişinin ilişkilerinde problemler yaşaması,

-Değiştirilmesi kolay olmaması.

-Kişinin bilişsel yetilerinde, temel duygulanımı ve düşünce yapısında göze çarpan bir bozukluk olmasa da zaman zaman bunaltı ve çökkünlük ve somatik şikâyetler bulunabilmesi (King, Johnson, Davison & Neale, 2015).

Ergen, Anne, Baba

5 yıl ago · · Ergen, Anne, Baba için yorumlar kapalı

Ergen, Anne, Baba

Ergenlik

Ergenlik birçok insanın sonradan keyifle hatırladığı kendisini çok güçlü hissettiği, en güzel anılarının, arkadaşlıklarının, heyecanlarının yaşandığı bir süreçtir.

Anne-baba olarak birçok insanın çocuklarıyla ilgili en çok zorlandığı dönemlerden birisi çocuklarının ergenlik dönemleridir. Çocuklar için yeni bir hayat, değişen hormonlar, değişen beyin kimyasıyla başlayan farklılıklar fizyolojik olarak da birdenbire etkisini göstermeye başlar ve ergen için bir bocalama dönemi ilk işaretlerini verir. Artık hayatta yeni bir kimlik edinmek, karşı cinse olan ilginin artması, denenmemişlerin denenmesi, anne-babaya karşı savaş açmak, dışarıda sırdaşlar edinmek, anne-babayı düşman gibi görmek, hayaller kurmak, gelecek planları yapmak gibi dolu bir gündemleri vardır. Bu gündem her şeyi yapabileceklerine dair bir inanç ve enerji ile desteklenir. Cephenin diğer tarafında evde kimsenin hatta kendisinin bile tanımadığı bir yabancı vardır. Eski çocukla vedalaşmak, evin yeni üyesini tanımak ve kabul etmek işin en zor tarafıdır, kimse için alışkanlıklarını değiştirmek kolay değildir.

Türk Dil Kurumu Sözlüğü’nde “ergen” kelimesi; olgunlaşmış, olmuş, ermek, yetişkin, henüz evlenmemiş olarak tarif edilmiştir

Kültürümüzde de ergenlik çağındakiler için delikanlı sözcüğü kullanılır ve bazı hareketleri görmezden gelinip hoş karşılanır. Ancak yine de bazı ailelerde bu dönem çatışmalı geçebilmektedir.

 

Ergen Anne-Babası Olmak

Ebeveyn olarak hem onları korumak, hem yeni hayata hazırlamak, hem evden ayrışmalarını acı da olsa kabullenmek, bu süreçte onların yanında yer almak çatışmaları azaltıp bir dengeye oturtmak açısından çok önemlidir.

İlle de anne-babanın dediğinin tersini yapmak, farklı ideolojiler edinmek dönemin ruhundandır. Eve geliş saatleri değişmiş hatta dışarıda geçirilen vakit daha fazla olmuştur. Yeni ilgi alanları, yeni arkadaşlar, yeni ve değişen görünümler ergenin hayatına hâkim olmaya başlamaktadır.

 

Korkmayın!

O hala sizin çocuğunuz. Kendimizi çocuğumuzun ergenlik döneminin içinde kuşatılmış bulduğumuzda, aslında hafızamızı birazcık zorlarsak kendimizin de çok iyi bildiği, sadece yaşayıp geride bırakmış olduğumuz bir dönem olduğunu da bulabiliriz. Bu kendi çocuğumuzla empati kurmamızı da kolaylaştırabilir. Bu dönemin sağlıklı atlatılması hem ergen, hem de anne-baba için çok önemlidir. Yeni bir kimlik oluşturmakta olan, yapmak istediği mesleği tasarlayan, ileride nasıl bir eş seçeceğinin provalarını yapan ergene destek olmak ve anlayış göstermek onun sadece ergenlik dönemine bir katkı değil, tüm yaşamının şekillenmesine ve istediği gibi bir hayat sürmesine yardımcı olmaktır.

Her ne kadar anne-babadan kaçsa da, ihtiyacı yokmuş gibi davransa ve görünse de desteğe olan ihtiyacı tüm hızıyla devam etmektedir. Hayatla ilgili deneyimlerimizi ve görüşlerimizi çocuğumuza aktarırken arz-talep dengesini gözetmeli, yardım istediği alanlarda direkt yardımımızı sunmalı, hassas alanlarda onun yeni oluşmakta olan kimliğini incitmeden yöntemler bulmalıyız.

Onu sevdiğinizi hatırlayın ve sabırlı olun. Yeni bir şehre, yeni bir iklime alışmak gibi şehrin farklı yerlerini dolaşacak, görmediği yerleri görecek ve kendi yolunu çizecektir.

Elbette kendi çocuğunuz bile olsa birinin sürekli olarak sizinle kavga etmesi, sizin aksinize davranması karşısında her zaman sabırlı olmak kolay değildir; içinizden öfkeler kabarır, çocuğunuz karşısında ilk defa bu kadar çaresiz hissedebilirsiniz. Çocuğunuza küsmeyin, kendi ergenliğinizi hatırlayın, onun mutlu olması sizi de mutlu edecektir.

Ergenin talepleri arasında evdeki kuralları değiştirmek de olabilir, bu aşamada anne-babaların daha sabit durabilip ergenin evin kurallarına saygı göstermesini beklemeleri, ergenin dış gerçeklikle sağlıklı teması için de önemlidir. Kurallar esnetilip değiştirilebilse de kararlaştırılan kurallara uyulması gereklidir.

Ergenlikteki çocuğunuza öğütler vermek yerine onunla olan ilişkinizde şeffaf olmaya çalışmak, direkt ve açık bir şekilde ilişki kurmak çok önemlidir.

Ergenle beraber sinirlenmemek, onun iniş çıkışlarından etkilenmeden anne-baba olduğumuzu hatırlayarak iletişimimize devam etmek sağlıklı bir yöntemdir.

 

 

 

 

Depresyon

5 yıl ago · · Depresyon için yorumlar kapalı

Depresyon

Her birey için farklı nedenleri, görünümleri ve çeşitleri olsa da, depresyon genel olarak şu durumları içerir;

-Hayattan zevk alamama,

-İnsanlardan uzaklaşıp yalnız kalma,

-Tat alma duyusunda bozulma,

-İştahın azalması ve buna bağlı olarak kilo değişimleri,

-Ender de olsa çok yemek yeme,

-Uykuda problemler,

-Bir türlü uykuya geçememe,

-Sabah uyanamama,

-Uyandıktan sonra kendini gelip güne başlamada sıkıntılar,

-Günlük işleri aksatma hatta önemsememe,

-Cinsel ilgisizlik,

-Karamsar duygular,

-Gelecekle ilgili düşüncelerde umutsuz olma…

Depresif duygulara sıklıkla fiziksel şikâyetler eşlik eder. Bunlar, yorgunluk hali, belli uzuvlarda ağrı hissi, yüzdeki çizgilerin derinleşmesi olarak sıralanabilir.

Depresyondaki kişi hayatında keyif aldığı aktivitelerden ve samimi hissettiği kişilerden uzaklaşmakta, olumlu duygular yerine olumsuz duygulara yönelmektedir.

“Depresif hisseden kişilerden gelen şu sözler genellikle önemli açıklamalar içermektedir:

-“Üzgünüm, çünkü değersizim”,

-“Bir geleceğim yok”,

-“Her şeyimi kaybettim”,

-“Bütün ailem öldü”,

-“Kimsem yok”,

-“Hayat benim için hiçbir şey ifade etmiyor”.

Kişi, kendisinin bazı önemli unsurlardan ya da mutluluğu için gerekli olduğunu düşündüğü niteliklerden yoksun olduğunu hissetmektedir” (Beck, 2005).

Borderline Kişilik Bozukluğu

5 yıl ago · · Borderline Kişilik Bozukluğu için yorumlar kapalı

Borderline Kişilik Bozukluğu

Temel özelliği, ilişkilerde ve ruh halinde dürtüsellik ve istikrarsızlıktır. Örneğin başkalarına karşı tutumlar ve duygular, özellikle tutkulu bir idealleştirmeden küçümseyici bir öfkeye doğru oldukça hızlı ve anlaşılmaz bir şekilde ve sertçe değişebilir (King, Johnson, Davison & Neale, 2015).

Yoğun terk depresyonuna maruz kalan bu kişiler dürtülerini kontrol etmekte sıkıntı yaşarlar. Bu tutum hayatlarındaki ve ilişkilerindeki tüm alanlarda kendini gösterir. Kendilerine yönelttikleri bir agresyonları vardır. Hayatlarında bir hedef koyma ve ulaşma konusundaki yeterli çabayı gösteremezler ve süreklilik sağlayamazlar. Terk depresyonu korkularından ötürü çevrelerinde yapışacak birilerini ararlar. Literatürde sınırda kişilik bozukluğu olarak da kullanılır (Özakkaş, 2004).

Nesne ilişkileri kuramına göre bebeğin ruhsal ve zihinsel gelişimi henüz iyi ve kötünün aynı insanda olabileceğini anlamaya muktedir değildir. Bebek kendisinde oluşan iyi kendiliği kötü kendilikten ayrı tutmaya çalışarak iyiyi koruma altına alır ve kötü kendiliğin zarar vermesinin önüne geçmeye çalışır.

Normal gelişimde zihinsel ve ruhsal yapımız geliştikçe ve dış gerçekliği algılayabilecek düzeye geldikçe iyi kendilik ve kötü kendilik birbirinin içine girmeye başlar ve bölme mekanizması yerini entegre olmuş bir yapıya bırakır. Borderline kişilik bozukluğunda kişide iyi kendilik ve kötü kendilik entegrasyonu tamamlanmamıştır (Özakkaş, 2004, Masterson, 2008, Mahler, Pine & Bergman, 2012).

Cinsellik Üzerine

5 yıl ago · · Cinsellik Üzerine için yorumlar kapalı

Cinsellik Üzerine

Sosyal bir varlık olarak insan her zaman bir ötekiyle ilişki kurmak ve yakın olmak ister. Doğumla başlayan bu süreç ölene kadar devam eder. Freud ruhsal gelişim evrelerinde fallik (ödipal) dönemi 3-4 yaşlarına tarihler. Bu dönemde çocuk cinsel kimliğini anlama ve tanımaya yönelik keşiflerde bulunur. Bu süreç 6 yaşlarında sona erip ergenliğe kadar uyku evresine geçer. Ergenlikle beraber cinsel kimlik tekrar canlanır. Karşı cins tarafından beğenilme arzuları doğar ve yaşanılan kültüre, aile yapısına göre uzaktan bakışmaktan cinsel birlikteliğe uzanan bir yelpaze içinde şekillenir.

Yetişkin yaşta kendini gösteren cinsel problemlerin kaynağı anne babayla bebeklikten itibaren kurulan ilişkide yaşanmış olan aksaklıklar olabilir.

Erkeğin, cinsel gücü abartılı bir şekilde ortaya koyması ya da tam tersi olarak cinsel yaşamdan kaçınması çocukken babasıyla yaşamış olduğu rekabetin ve her iki ebeveyniyle yaşamış olduğu ilişkinin olumsuz bir sonucu olabilir.

Aynı şekilde kadının yaşadığı problemlerin kaynağı çocukken annesiyle yaşamış olduğu rekabetten ve her iki ebeveyniyle yaşamış olduğu ilişkiye dayanıyor olabilir.

Kişinin kendini ifade etmesindeki genel problemler, değersizlik ve sevilmeme duyguları, bazen dışarıya ihtiyaç duymadığının ispatlanması gibi birçok şey cinsel yaşamda problemler olarak karşımıza çıkabilir.

Bedenini kendine ait ve tam bir bütün olarak hissedememek, bazen cinsel problemlere yol açabildiği gibi, bebeklikten başlayarak, cinsel bölgelerin atlanması veya katı bir bakış açısı, kontrolcü, baskıcı bir ailede büyümek de cinsel problemlere yol açabilir. Hayatını veya bedenini kendisine ait hissedemeyen kişiler cinsellik yaşamlarında da korkuya kapılabilir, kontrol edilme, istekleri dışında taciz edilme duyguları yaşayabilirler.

 

Tedavisi üzerine

Birbirini seven iki insanın cinsellik konusunda da birbirine yakın ve uyumlu hissetmesi adına

Adım adım kişinin kendi bedeniyle barışık bir biçimde, kendi bedenini tanıması kontrolün kendisinde olduğunu anlaması ve sonrasında karşı cinsin bedeninin tanıması üzerine bir takım tekniklerle çalışılmaktadır.

Yaşamımızın önemli bir parçasını oluşturan cinsel yaşam kişinin hayata bakışının bir görünümüdür aslında.

Kişinin cinselliğe bakışı, konuyla ilgili duyguları bu sürecin şekillenmesinde önemlidir.

Psikoterapi Nedir?

5 yıl ago · · Psikoterapi Nedir? için yorumlar kapalı

Psikoterapi Nedir?

Psikoterapi, bireyin yaşadığı sıkıntılara çözüm getirmek amacıyla, kişiye özel, birebir, sıkıntının sebeplerini, süresini, kaynağını ve tetikleyicilerini anlama çabası içinde karşılıklı konuşma üzerinden birlikte yaşanan bir süreçtir.

Psikoterapide amaç terapide kurulan ilişki üzerinden, kişinin kendisi, ilişkileri, yaşadığı çevre ve dünya ile ilgili farkındalıklarını artırarak problemlerini çözer hale gelmesine aracı ve yardımcı olmaktır.

Psikoterapiyi, her bir bireyin biricik ve özel olduğu, genel yargılar yerine kişinin kendisine, hayat hikâyesine ve duygularına odaklanarak şimdi ve burada bakış açısıyla kişiye uygun, kişiyle beraber bir çalışma pratiği olarak görüyoruz.